
20Yaşamın doğasında varlığını sürdürme çabası bulunur. Bu nedenle yaşam, kendi kendini sürekli yeniler. Biyolojik yaşam için beslenme ve üreme ne ise toplumsal yaşam için de eğitim odur. Tek tek bireylerin ölümleri kaçınılmazdır. Fakat toplum, olgun üyelerin ilgi, amaç ve birikimlerini eğitim ile nesilden nesile aktararak varlığını sürdürür.
Toplum karmaşıklaştıkça olgun ve yenidoğan bireyler arasındaki uçurum derinleşir, olgun bireylerin rehberliği yetersiz kalır. Yeni bireyleri yetiştirmek üzere özel bir toplumsal çevre sağlama gerekliliği belirir. Bunun en önemli örneği, okuldur.
Eğitim, büyümedir. Okul, sürekli bir büyüme arzusu yaratabildiği ölçüde başarılıdır. Dışarıdan dayatılan amaçlar eğitimi mekanikleştirir, rutinleştirir. Rutin ise büyümenin tersidir.
Eğitim geçmişten beslenir ancak ileriye dönüktür. Çünkü dinamik dünyamızda yüzümüz ileriye dönük olmalıdır. Eğitim bütünleşiktir. Eğitimi farklı içeriklerin üst üste eklenmesi olarak ele alan yalıtımcı anlayış eksiktir.
Eğitimde kültür ve fayda ayrımı mutlak değil, toplumsaldır. Entelektüel eğitim ile meslek odaklı pratik eğitim arasındaki bölünme tarihseldir. Demokratik bir toplumda eğitimin görevi; zihin ve dünya, ruh ve beden, amaç ve araç gibi ikilikleri ortadan kaldırmak, düşünceyi herkesin rehberi kılmaktır.
Dewey’nin, eğitimi yaşamın kendisi olarak gören devrimci yaklaşımı, öğrenmeyi deneyimden, bireyi toplumdan, eğitimi pratik yaşamdan ayırmayan demokratik bir eğitim felsefesi sunar. 1924'teki Türkiye ziyareti üzerine hazırladığı raporda okulların “toplumsal yaşamın merkezleri” olması, eğitimin toplumsal ve ekonomik kalkınmayla bütünleşmesi gerektiğini vurgulaması bu-nun yansımasıdır.
Bu yaklaşım, yüzyıl sonra bile güncelliğini korumakta, evrensel eğitim sorunlarına ışık tutmaktadır.
20Yaşamın doğasında varlığını sürdürme çabası bulunur. Bu nedenle yaşam, kendi kendini sürekli yeniler. Biyolojik yaşam için beslenme ve üreme ne ise toplumsal yaşam için de eğitim odur. Tek tek bireylerin ölümleri kaçınılmazdır. Fakat toplum, olgun üyelerin ilgi, amaç ve birikimlerini eğitim ile nesilden nesile aktararak varlığını sürdürür.
Toplum karmaşıklaştıkça olgun ve yenidoğan bireyler arasındaki uçurum derinleşir, olgun bireylerin rehberliği yetersiz kalır. Yeni bireyleri yetiştirmek üzere özel bir toplumsal çevre sağlama gerekliliği belirir. Bunun en önemli örneği, okuldur.
Eğitim, büyümedir. Okul, sürekli bir büyüme arzusu yaratabildiği ölçüde başarılıdır. Dışarıdan dayatılan amaçlar eğitimi mekanikleştirir, rutinleştirir. Rutin ise büyümenin tersidir.
Eğitim geçmişten beslenir ancak ileriye dönüktür. Çünkü dinamik dünyamızda yüzümüz ileriye dönük olmalıdır. Eğitim bütünleşiktir. Eğitimi farklı içeriklerin üst üste eklenmesi olarak ele alan yalıtımcı anlayış eksiktir.
Eğitimde kültür ve fayda ayrımı mutlak değil, toplumsaldır. Entelektüel eğitim ile meslek odaklı pratik eğitim arasındaki bölünme tarihseldir. Demokratik bir toplumda eğitimin görevi; zihin ve dünya, ruh ve beden, amaç ve araç gibi ikilikleri ortadan kaldırmak, düşünceyi herkesin rehberi kılmaktır.
Dewey’nin, eğitimi yaşamın kendisi olarak gören devrimci yaklaşımı, öğrenmeyi deneyimden, bireyi toplumdan, eğitimi pratik yaşamdan ayırmayan demokratik bir eğitim felsefesi sunar. 1924'teki Türkiye ziyareti üzerine hazırladığı raporda okulların “toplumsal yaşamın merkezleri” olması, eğitimin toplumsal ve ekonomik kalkınmayla bütünleşmesi gerektiğini vurgulaması bu-nun yansımasıdır.
Bu yaklaşım, yüzyıl sonra bile güncelliğini korumakta, evrensel eğitim sorunlarına ışık tutmaktadır.